Biz iki hırsız arasında kendimizi ifade ederiz. Düne ait üzüntüler ve yarına ait korkular. -George Bernard Shaw

Ölürken bana 'hayatına dair en çok neyi hatırlıyorsun?' diye sorduklarında, hiç düşünmeden cevap verebileceğim tek şey;
-korkularım...
Hayatımın çoğunu korkarak geçirdim. Çocukken hatırladığım en büyük korkum iğneydi, benim bir parmağım boyutunda ki o iğne benim kabuslarım oluyordu ki, keza hala aynı şey kabuslarım olabiliyor :) Ama buna tatlı korkular diyorum, keşke hayatımda korktuğum tek şey iğne korkum olsa. 
Ama insan büyüdükçe korkuları yaşıyla birlikte artıyor. Sevmekten korkuyorsun terkedilmekten korka korka, sevilmekten korkuyorsun sevmemekten korka korka, sahiplenmekten korkuyorsun kaybetmekten korka korka ve ölmekten korkuyorsun sevdiklerini arkanda bıraka bıraka...

Küçükken hep hayalini kurduğumuz, büyüyünce şuralara gitcem, şunları yapcam, şunları giycem, keşke bi an önce büyüsem cümleleri, büyüyünce pişmanlıklarla birlikte keşke çocuk olsamlara geliyor. Çünkü insan bazı şeylerle hele ki yaşadığı üzüntülerin tekrarlayacağı korkusuyla hayatını zindan etme durumuna giriyor. 
Sürekli korkarak bir yere varamayacağını bilsen bile, o korkunun titreşimlerini aldığın anda hayat tekrar başa sarıyor. 

İnsan öyle bir yaratık ki ölümün her şeye çare olacağını korkuları bitireceğini sanıyor. Ölmeyi deniyor ve girişimlerin başarısızlığı sonunda kendini tam bir (affola) bok çuvalı gibi hissediyor.

Evet, kendimi tam bir bok çuvalı gibi hissediyorum. Yenilgilerimi sevmiyorum. Hayatın her türlü zorluğunu görmüş biri olarak, onu bu denli hiçe saydığımdan kendimi affetmiyorum...

En kötüsüde boynunda ki terinin kokusuna doyamadığımı bir daha koklayamayacaktım, bunun için kendimi affetmiyorum. Aslında bok çuvalı halim bir yenilgi olmamasına karşın, sevdiğimi bırakıp gitme cesaretini gösterdiğim için kendimden utanıyorum....

En azından onun sevimli göbeğine benzeyen bir göbek, benim bütün kaprislerimi almış bir parça dünyaya getirmeden gitmeyi göze aldığım için kendime kızıyorum...

Ve en son, yıllar önce bir gazete köşesinde yazısını okuduğum Ayşe Arman'ın da dediği gibi;
''Hayatta en güzel şey seni tamamlayan biri,
Yok yani ötesi... 
Bu sabah en çok buna şükrettim...''

Canım sevgilim, sevdiğim, eşim, ruh eşim, ömrüm, ömrümün törpüsü, çocuklarımın babası, hayat arkadaşım, yoldaşım, biriciğim ve dahası...
Bu sabah en çok onun varlığına şükrettim... 



Sevgilerinize, sevdiklerinize gözünüz gibi bakın çünkü bu gün gülümseyen o çiçek yarın ölüyor olabilir.
Sevgiyle kalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözleriniz çok ses çıkarıyor albayım...

Sorulur karanlık sebebim. Vurulur mülteci kederim... - Ahmet KAYA

Farz et ki yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım?" //Mevlana